Köyümüzün Tarihçesi

Büyük Müsellim adı nerden geliyor?

   1900’lü yıllarda köyün adı Büyük Müsellim olarak biliniyor. köylüler 1923 yılında imzalanan Lozan antlaşması’ndan sonraki yıllarda köylerinin Türkçe olarak büyük Müsellim , Yunanca’ da da Mega Pisto olarak anıldığını söylüyorlar. Tarihi çok eski yıllara dayanmakta olan bu köyümüzde Osmanlı dönemine ait bir “kemer köprü” ve çeşme bulunmaktadır.
kemer kopru

   Büyük Müsellim’ in güneyinde kalan ovasında halk arasında Aksu mevkii ve Mesine Kalesi olarak bilinen yerler mevcuttur Aksu ve Mesine Kalesi bölge insanı arasında bilinen bir efsaneye konu olmuştur. Efsane özetle şöyledir; rivayete göre Çanakkale’yi salla geçen ve Rumeli’ye ulaşan ilk akıncı birlikleri Aksu mevkine ulaşırlar “Kırklar” diye ifade ettiğimiz erenlerden oluşan bu akıncı birliği, Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın komutasındaki şerefli topluluktan oluşmaktadır. Bugün aynı mevkide kalıntıları mevcut olan Mesine Kalesi, o gün Cenevizliler tarafından meskündur. Aksu mevkiine yerleşen Süleyman Paşa , kale kumandanına  kalenin sulh yolu ile teslim edilmesini teklif eder ve seçimi kendilerine bırakır. Kale kumandanı horoz ötüşüne kadar müsaade ister, akıncı birliği Aksu’ya yerleşir. Bu esnada asker susamıştır. Etrafta da su bulunmamaktadır. Efsaneye göre Kırkların başı çıkarır hançerini ve derhal vurur yere  Aksu’ya, “su ak “ der. Derhal yerden su kaynamaya başlar.  Böylece bu yerin ismi “Aksu” olur. Öte yandan kale kumandanı verdiği emirle bütün horozları toplatıp kestirir ve kazana doldurur, maksat zaman kazanmaktır. Zamanı gelince horozlardan bir tanesi kazandan çıkıp kanat çırpar ve ötmeye başlar. Efsaneye göre bütün bu olanlardan sonra erenlerin başı “Mesine kalesi , alt üst dönesi “ diye dua eder. Kale alt üst döner , böylece düşman yok olur veya dağılıp kaçar . Mesine Kalesi kalıntıları hala bugünde alt üst vaziyettedir.

   Müsellim, Arapça olup teslim eden anlamındadır. Merkezi otorite adına müsellem askerlerinin komutanı olarak bölgeyi yöneten kişilere bu isim

verilirdi. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler (onlardan kurulmuş yayalar ve müsellemler) gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen büyük Yörük akını, çok kısa zamanda bölge topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Müsellimler , Osmanlı Devleti’nde, pekçok görevi yerine getiren, harp zamanlarında ordunun geçeceği yolları temizlemek, köprüleri tamir etmek ve yol açmak gibi hizmetlerle de mükellef idiler.  Buna karşılık barış zamanlarında bütün vergilerden muaf sayılıyorlardı. Zaten bu ismi bu yüzden almışlardı. Barışta da seçkin (ayan) sınıftılar. 1695’ten sonra iltizam sisteminden vazgeçilmesiyle taşradaki üst düzey yöneticiler bölgelerine gitmeyerek kendi yerlerine müsellim, voyvoda ve subaşı gibi isimlerle  âyânları vekil tayin ettiler. Osmanlı merkezi otoritesinin zayıflaması üzerine devlet âyânlarla işbirliğini artırarak onları meşrulaştırdı. Âyânlar halk tarafından seçiliyor, kendilerine padişah tarafından berat veriliyordu. Trakya’da, hatta türkiyede bir çok müsellim köyü vardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında adı sadece müsellim olan köylerin bazıları diğer müsellim köyleriyle karıştırılmasın diye Trakya müsellim köylerine de ya coğrafi özelliğine, yada kurucusu müsellimin özelliğine göre isimlendirilmiştir. Taşlımüsellim, Çerkezmüsellim, Kızılcamüsellim , Büyükmüsellim vb gibi...

 

Türk Seyyahı Evliya Çelebi’ye göre “Müslümanlı” Evliya Çelebi 1680 yılında Gümülcine’ye gelmiş ve burasını geniş bir şekilde anlatmıştır. Çelebi Gümülcine’den ayrıldıktan sonra, “O gün, Akpınar köyü menziline, Eşek Çelebi köyünü,” Şendilli, Keçiler, Çepelli, Ahiryanlı ve Müslümanlı köyleri geçildi” ifadelerini kullanmıştır. Burada “Müslümanlı” olarak Büyük Müsellim köyünü kasdettiği anlaşılmaktadır.