Büyük Müsellim’i sarsan ve acılar bırakan trajik bir olay





FETHİYE

Kozlukebir’deki Yaran bölgesiyle ilgili araştırmalarımız esnasında, bilgi aldığımız yaşlı kadın bizlere bu çok trajik olayı anlattı. Yaklaşık otuz yıl önce, Eskişehir’e akrabalarını ziyarete gider. Orada, gece muhabbetine yaşlı bir kadın gelir ve nereli olduklarını  ve Sendelli köyünü bilip bilmediklerini sorar. Onlar da Yunanistan’dan olduklarını anlatırlar. Daha sonra da orada işlenen ve Fetiye’nin hayatını kaybetmesine yol açan olayı bilip bilmediklerini, ağlamaklı sözlerle sorar. Kendisinin Fethiye’nin annesi olduğunu açıklar. 

Vaka, tabii ki bilinmekteydi. Fetiye’nin annesi, olayı anlatır. Yaklaşık 1970 yılında olan bu buluşmadan sonra, zamanımıza gelinceye kadar tam 30 yıl geçmiştir. Bu çok vahim vaka, zamanla destanlaşır. Halk bunu kendine mal eder. Bu arada anlatılanlar, yer ve kişiler olarak biraz farklılık gösterse de olayın özü doğrudur. Bu konuda olayın tam doğruluk derecesini öğrenebilmek amacıyla Sendelli köyüne gittik, vakayı görgü tanıklarından ve cinayeti işleyen kişinin arkadaşlarından dinledik. Bizlere şu bilgileri anlattılar: Fethiye B. Müsellim köyündendir. Eskişehir’e göç eden Mekeler ailesindedndir. Güzel, namuslu bir kızdır. Güzelliği o bölgeye nam salmıştır. Anlatılanlara göre, yüzü güzellikten tüterdi ve anılık bir güzelliği vardı. Halil ise saf ve her şeyi ciddiye alan tutucu bir ailenin çocuğuydu. O yıllarda halk daha çok odunculukla uğraşmaktadır. Halil de oduncudur. Evde, ailesi, Halil’i devamlı Fetiye konusunda kışkırtmakta ve kamalamaktadır. Dedikodular hızla yayılmaktadır. Bu arada Halil baba da olmuştur. Odunculukla uğraşan Halil balkandan döner. Feti’yeyi evde bulamaz, komşuya gitmiştir.  Kışkırtmalar ve dedikodular devam eder.
Feti’yenin evde oturmadığını devamlı dışarıda olduğunu, yine Halil’in kafasına sokarlar. Zaman tütün zamanıdır. Halil artık bu dedikodulara dayanamaz. Eşeğin sırtından baltayı kavrar, zavallı Fetiye çocuğu kucağına alır ve kaçmaya çalışır, fakat başaramaz. Halil, Fetiye’yi komşu kapıdan dar sokağı takip ederek sürükleye sürükleye, deredeki dut ağacının altına kadar getirir. Orada Fetiye’yi katleder. Fethiye’nin kanlı bezini ve baltayı ailesine götürür atar ve şöyle der: “Alın istediğinizi yaptım.” Daha sonra Halil, dereyi takip ederek Bulgaristan’a kaçar, orada uzun yıllar yaşar. Daha sonra tekrar köyüne döner. Fakat tutunamaz. İşlediği bu cinayetten sonra onunla kimse ilgilenmez. Halil sonunda Türkiye’ye kaçar ve Edirne’ye yerleşir. 1946’da yaşanan bu trajik vakadan sonra, Sendelli köyünden Nedime hanım bir türkü yakar. İşte bu türküde zamanımıza kadar gelir ve zaman zaman da insanlarımız tarafından hala söylenir durur.

 

Fetiye

Fethiye’yi vurmuşlar yorgun yatıyor
gelme annem gelme kan içindeyim
sen beni bilemezsin kum içindeyim

Sendelli karaçları sallandı kaldı
Fethiye’nin yavrusu ellere kaldı
Uyu Halil uyu kayın altında
çift kurbanlar bıraktın
sen dutun altında

Yazı 1 Mart 2000 tarihinde Rodop Rüzgarı gazetesinin 12. sayısında yayınlanmıştır.
Yine Fetiye vakası dolayısı ile yakılan aynı türkünün bir başka versiyonu da bugün halk arasında söylenmektedir. Büyük Müsellim köyünden 70 yaşındaki Emin Pala türkiyü şu şekilde söylemektedir:

Anne ben ne ettim tizeme gittim
Tizemden gelirken canımı telef ettim
Tizemden gelirken canımı telef ettim
Anne ben ne oldum anlayamadım
Anne ben ne oldum anlayamadım

Keskin balta yaresine dayanamadım
Keskin balta yaresine dayanamadım
Arabaya bindirdiler hep baka baka
Arabaya bindirdiler hep baka baka
Kefenime sardılar annem kan aka aka

Uyu Halil uyu kayın altında
Uyu Halil uyu kayın altında
Çift kurbanlar bıraktın
Halil dutun altında
Çift kurbanlar bıraktın
Halil dutun altında

Poşpoş köprüsünü seller mi aldı
Poşpoş köprüsünü seller mi aldı
Fetiye’nin çakır kuzusunu eller mi aldı
Fetiye’nin çakır yavrusu ellere kaldı

Not: Bu vaka il ilgili, Reşit Salim ve Osman Arda’nın da bir çalışması vardır.