MEHMET MUSTAFA HALİL

B. MÜSELLİM VE BEN
hoca

  

   28 Haziran 1985. Günlerden Cuma. Yaklaşık on beş gün önce mezun olduğum Edirne İmam Hatip Lisesi’nden memleketim Batı Trakya’ya çok farklı ideallerle dönmüş, yirmi bir yaşında bir delikanlı. Ben, Mehmet Halil Mustafa. Şu an milletvekilimiz olan Ahmet Hacıosman’la birlikte Yaka bölgemizin şirin köylerinden B.Müsellim köyüne geliyoruz.  Köyün din görevlisi talebi üzerine Cuma namazını ben kıldıracaktım tabiri caizse görücüye çıkıyordum.

Köy meydanındaki halkı selamladıktan sonra camiye yöneldik. Vakit gelince de Cuma namazını kıldırdım. O günden bu güne, bu satırları yazdığım tarih itibariyle B.Müsellim camiinde 1443 adet Cuma namazı kıldırmış bulunuyorum. Diğer bir ifadeyle yirmi sekiz yıl! Batı Trakya’nın insanı işte böyle. Sevgisine lâyık olursanız sizi kalbinin en müstesna köşesinde misafir eder.
B.Müsellim köyü, ecdat yadigârı bir köydür şüphesiz. Kuruluşu, Rumeli fethindeki gazi dervişlere, alp erenlere dayanır. İnsanımızın hafızasında yaşayan menkıbeler bizi o fetih yıllarına götürüyor. Şöyle ki, siz bu bölge insanına Aksu çayından bahsetseniz, hemen elindeki hançeri yere vurması sonucu, keramet olarak bu suyun kaynağının ortaya çıktığını anlatırlar. Dahası Mesine kalesinin bir dua ile ters vaziyette yerin dibine geçtiğini naklederler: “Mesine kalesi, altüst dönesi!”
Tarihsel arka planda köyümüz ve bölgemizle ilgili bu tespitlerden sonra, gelin Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne de bir göz atalım. Evliya Çelebi, Gümülcine’den Yenice ve Serez taraflarına gittiği menzilleri anlatırken Mesinehisar kalesinden söz eder: “Yüksek bir dağın (Karlık Dağı) eteğinde, düz ve geniş bir yeşil alanda (Aksu Ovası), dört köşeli, taş yapı güzel bir kale. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa fethedip, bazı yerlerini yıktırmıştır. Halen o şekilde harap haldedir. İçinde koyun kışlaları vardır.”   Evliya çelebi’nin söz konusu ettiği bu mevkii görmek için, köyümüzün Aksu ovasına gelip müşahede edebilirsiniz. Evliya Çelebi bu bölgeyi anlatırken şöyle devam eder: “O gün Akpınar köyü menziline, Eşek Çelebi köyünü, Şendilli, Keçiler, Çepelli, Ahiryanlı ve Müslümanlı köyleri geçildi.” Bundan köyümüzün ilk isminin MÜSLÜMANLI olduğunu anlıyoruz.

Sırtını Rodop dağlarının eteklerine dayayan yerleşim bölgelerinden biri olan B. Müsellim köyü, bugünkü idari yapı itibariyle Yassıköy belediyesine bağlıdır. Yassıköy’den sonra bölgenin büyük köyüdür. Gümülcine’nin merkezine 11 km. uzaklıktadır. Halkımızın temel geçim kaynağı tütündür. Kirazcılık ve zeytincilik de son yıllarda ön plana çıkmıştır. Dağ eteğine kurulmuş olan köyümüzün kuzey ve batı tarafı çam ormanlarıyla çevrilidir.

B.Müsellim köyünün bir camii şerifi, bir de mescidi bulunmaktadır. Camimizin ön kısmında yer alan kitabede de belirtildiği gibi 1935 yılında minarenin şiddetli bir fırtına sonucu yıkılması üzerine, minare ile birlikte camimiz köklü bir tamirat geçirmiştir.
Azınlığımızın bu şirin köyünün hizmetinde bulunmak, bana çok büyük bir haz ve mutluluk veriyor. Mevlâm nice yıllar hizmet etmeyi nasip etsin.

Bir efsane
Mesine (Misine) Kalesi ve Aksu
Burada söz konusu ettiğimiz efsane; B. Müsellim köyünün ovasında yer alan Aksu mevkii ve Kale civarı ile ilgilidir.
Rivayete göre; Çanakkale’yi ilk salla geçip Rumeli’ye ulaşan ilk akıncı birlikleri Aksu mevkiine ulaşırlar. Kırklar diye ifade ettiğimiz erenlerden oluşan bu akıncı birlikleri, Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın komutasındaki şerefli toplulukları oluşturmaktadır. Bugün aynı mevkide kalıntıları mevcut olan Mesine kalesi, o gün Cenevizliler tarafından meskundur. Aksu mevkiine yerleşen Süleyman Paşa, kale kumandanına kalenin sulh yoluyla teslim edilmesini teklif eder. Seçimi kendilerine bırakır. Kale kumandanı horoz ötüşüne kadar müsaade ister. Akıncı birliği Aksu’ya yerleşir. Bu esnada asker susamıştır. Etrafta da su bulunmamaktadır. Bunun üzerine Kırkların başı çıkarır hançerini ve vurur yere… “Ak yâ su! Ak!” der. Derhal yerden su kaynamaya başlar. Böylece bu yerin adı “Aksu” olur.

Öte yandan kale kumandanı verdiği emirle bütün horozları toplatıp kestirir ve kazana doldurur. Maksat zaman kazanmaktır. Zamanı gelince horozlardan bir tanesi kazandan çıkıp kanat çırpar ve ötmeye başlar. Bütün bu olanlardan sonra erenlerin başı; “Misine kalesi, altüst dönesi!” diye dua eder. Kale altüst döner, böylece düşman yok olur veya dağılıp kaçar. Gerçekten de bu civardaki kale kalıntıları altüst vaziyettedir. Bir başka ayrıntı da, bu civardaki horozlar gece saat 12’den sonra ötmeye başlarlar. Bu durum da sadece bu civara has bir özelliktir.

PINAR ÇOCUK DERGİSİ

pinar
Bu arada, 1991 yılının Kasım ayında çıkardığım dini içerikli çocuk dergisiyle, Azınlığımızın çocuklarına hizmet etmeyi amaçlamıştım. Ancak çeşitli imkânsızlıklar bu derginin uzun ömürlü olmasına engel oldu. Pınar Çocuk Dergisi 1994 yılının Mart ayındaki 25. Sayısı ile çok sevdiği çocuklara veda etmek zorunda kaldı. Pınar Çocuk, azınlık basın tarihinin bir döneminde ismi anılacak bir hatıra olarak kaldı...